17 Mart 2024 Pazar

54) Seçimler ve Oy Borsası Üzerine

Burada genellikle astronomi, astrofotografi, bilim tarihi gibi konularda düşüncelerimi ve çalışmalarımı paylaşıyorum. Bugün ise biraz farklı bir yazı paylaşmaya karar verdim. Bu tip düşünce egzersizlerini kendimi bildim bileli yaparım fakat çoğu zaman kendime saklarım. Üstelik bu düşünce egzersizi biraz bilim kurgu esintileri taşıdığı için buradan paylaşmak da uygun sanırım.

Son dönemde dünya genelindeki seçimleri anlayabilmek için dostum Avi ile birlikte kendimizce bir bakış açısı geliştirmeye çalıştık. Siyaset, seçimler, seçmen, adaylar, siyasetçiler, siyasetin elitleri, endüstriyel feodalizm, teknolojik feodalizm, algoritmokrasi vs. üzerine çokça sohbet ettik.

Fark ettim ki birçok ülkede ve farklı amaçlarla yapılan seçimler sıklıkla iki aday arasında gerçekleşiyor ve genellikle seçimler %50'ye %50 sonuçlanıyor. Bu durumda, seçimler adeta yazı tura atmakla eşdeğer sonuçlanıyor. Hatta son yıllarda birçok örnekte, sonucu gerçekten de yazı tura belirlemiş gibi görünüyor. Öyleyse tüm bu seçim kampanyaları, pankartlar, broşürler, mitingler, televizyon şovları ve gazetecilik ne anlam taşıyor?

Materyalist bir bakış açısıyla ele alındığında, bunların son derece güçlü anlamlara sahip olduğunu söyleyebiliriz. Ancak, burada payını alamayan tek bir kesim var: "seçmenler".

Bu durum, beni iki düşünceye sürükledi. 

İlk olarak, seçim sürecinin evrimsel bir boyuta sahip olması gerektiğini düşündüm. Bir mağara alegorisiyle açıklamak gerekirse, bir grup insan kötü hava koşulları altında bir mağaraya sığınmış olsun. Açlıklarını gidermek için bazıları mağaradan çıkmayı, diğerleri ise mağarada beklemeyi önersinler. Hava kısa süre sonra açılırsa mağarada kalan grup hayatta kalacak olsun. Hava kısa süre sonra açılmazsa mağarayı terk eden grup hayatta kalsın. İçeride kalmak veya dışarıya çıkmak arasında verecekleri karar, ellerindeki bilgi ile yazı tura atmaktan farksızdır.

Şimdi tek bir mağara değil, benzer birçok mağara olduğunu düşünelim. Bir mağarada bulunan bir grup insan fikir birliğine varsalar bile, farklı mağaralarda farklı oranlarda içeride kalmak veya dışarıya çıkmak isteyenler olacaktır. Ancak, tüm mağaraların kümülatif sonucu, genellikle %50 içeride kalmayı ve %50 dışarıya çıkmayı gösterir. Hava düzelirse mağarada kalanlar, düzelmezse dışarıya çıkanlar hayatta kalacakları için her halükarda tüm insan popülasyonunun %50'si hayatta kalacaktır. Bu durumda, birey ne kadar sıkı bir fikir savunucusu olursa olsun, aslında her zaman kendisinden daha üstün bir kudrete, bu durumda evrime hizmet etmiş olacaktır. Kazanç bireysel değil, evrimsel bir bakış açısıyla toplumsaldır.

Peki ya daha karmaşık bir problem için bu prensip geçerli midir? Her biri farklı taleplere ve ideolojilere sahip, sayısız konuda fikir ayrılığına sahip insanlar için bu basit örnek yeterli bir açıklama sunmuyor gibi görünüyor.

Öyleyse bu defa farklı konularda farklı görüşlere sahip bir grup insan için bir çekiliş düzenlediğimizi hayal edelim. Elimizde, çeşitli konularda iki farklı sonuç içeren kağıtlarla dolu torbalar olsun. Renk torbasından "siyah" veya "beyaz", yemek torbasından "et" veya "sebze", atıştırmalık torbasından "tatlı" veya "tuzlu", iklim torbasından "sıcak" veya "soğuk" yazılı kartlar çıksın. Herkes her torbadan yalnızca bir kart çekerek bir kimlik oluştursun. Örneğin, bir kişi siyah rengi, et yemeğini, tuzlu atıştırmalığı ve soğuk iklimi çekmiş olabilir. Bazıları bu kişiyle aynı kartları, bazıları çok benzer kartları, bazıları ise tamamen zıt kartları çekecektir. Son olarak, birbirinin zıttı değerlerden oluşan iki liste oluşturalım. Bu listelerden biri "siyah/sebze/tuzlu/sıcak" ise diğeri "beyaz/et/tatlı/soğuk" olacaktır. Şimdi herkesten, ellerindeki kartlara göre bu gruplarla en çok uyuştuğu gruba girmelerini isteyelim. Bu özellikler, toplum içerisinde öylesine rastgele dağılmıştır ki her iki gruptaki insan sayısı hemen hemen eşit olacaktır. Kutuplaştırma, aslında toplumu bir yandan farklı düşüncelere bölerken diğer yandan bir arada tutmanın yegane formülü olmuştur. Çünkü kendilerine sunulan iki seçenek arasından birini seçmeye itilen seçmenin çeşitli konulardaki farklılıkları kutuplaştırma ile ortadan kaldırılmıştır.

İşte bu alegorik örnekler ile ilk düşüncemi özetlemiş oldum. Hayata dair sonsuz sayıdaki toplumsal kutuplaşma ve doğamız gereği seçim sonuçları her zaman yarı yarıya bölünecektir. Bu, özgürlükçü bir demokrasinin kaçınılmaz sonucudur.

İkinci düşüncem ise seçimlere yüklenen manevi anlamı bir kenara bırakıp materyalist bir bakış açısı geliştirmek üzerine.

Çok çekişmeli geçen bir seçim hayal edelim. Oldu ya, bu seçimde iktidar ve muhalefet tam olarak eşit sayıda oy almış olsun. Bu nedenle, kazananı belirlemek için yazı tura atmak gereksin. Böyle bir seçimde son verilen oy çok değerli olmalıdır. Atılan son oy seçimin sonucunu belirleyebilecek kudrete sahiptir. Oysa, oy vermek para etmez. Bu durumda, hem seçmen oyu için bir değer biçebilmeli hem de adaylar seçmenin oyunu satın alabilmedir. Bu durumda muazzam bir arz ve talep dengesi söz konusudur. Eğer bir seçmen için iki aday arasında önemli bir fark yoksa, kendi oyunun değerini bilmek ve onu satmak etik değil midir? İşte bu düşünce, oyların satılabileceği bir sistem kurma fikrini doğurdu.

Seçim günü, son seçmen sandığa oyunu attıktan sonrası ile tüm sandıklardaki oy sayıları belirlenmeden hemen öncesinde geçen sürede, verilen tüm oyların maddi bir değeri olmalıdır. Bu zaman zarfında oylar satışa çıkarılabilmeli, tercih eden kimseler taraf değiştirebilmelidir. Ancak böyle bir sistem seçmene hak ettiği değeri verecektir. Bunu "oy borsası" olarak adlandırabiliriz.

Oy borsasında, diğer borsalarda olduğu gibi aracı kurumlar olabilir. Bu tür aracı kurumlar, seçmenlerden oy toplayıp adaylara toplu oy satışı gerçekleştirebilirler. Seçmenden ucuza satın alacakları oyu, kendilerine ve seçmenlere makul bir kar getirecek şekilde adaylara satabilirler. Diğer yandan, oy borsasına giren seçmenler, belirli bir saatte veya belirli bir limit fiyat için emirle oy satmak gibi işlemler de gerçekleştirebilirler. 

Bu düşünce egzersizi çok keyifli. Böyle bir seçim gecesini hayal etmek bile beni neşeyle güldürüyor. Bugün için ironi dolu, aykırı ve tartışmaya açık bir düşünce. Gene de "böyle bir gelecek için dünya çıldırmış olmalı!" diyebilir misiniz?

15 Mayıs 2021 Cumartesi

53) Ülker Yıldız Kümesi ve Mitolojik Hikayeleri

Ülker, Boğa takımyıldızı içerisinde yer alan ve yeterince karanlık bir yaz gecesinde sabaha doğru doğu ufkunda gökyüzüne bakma fırsatınız olursa bir dürbün veya teleskoba ihtiyaç duymadan fark edebileceğiniz bir yıldız kümesidir. Galaksimiz Samanyolu'nun içinde yer alan bu yıldız kümesi yaklaşık 1000 tane yıldızdan oluşur. Bize uzaklığı 390 ile 460 ışık yılı mertebelerindedir. Bize bu kadar yakın olması sebebiyle altı yıldıza sahip bir takımyıldız gibi görülebilmektedir [1].

Aşağıda paylaştığım Ülker yıldız kümesi fotoğrafını 14.10.2020 tarihinde Celestron AVX C6-N (6" Newtonian) bir teleskop ve kundak düzeneği ile çektim. Fotoğraf makinem hala Canon EOS D600. Fotoğrafları işlemek için ise Sequator (Ver. 1.5.6.) ve paint.net (Ver. 4.2.10) kullandım. Bu fotoğrafı elde edebilmek için ISO-400 ile 80 saniyelik 85 kare çektim (53.1). Bu karede Ülker'in beş yıldızı görülmektedir.

53.1. Çektiğim Ülker yıldız kümesi fotoğrafı.

Yürker veya Yurkar olarak da bilinen Ülker kelimesi etimolojik kökeni hakkındaki hipotezlerden biri "ilmik" anlamına gelen bir kelimeden türetildiğidir. Bu hipotez, günümüzde Rusya sınırları içindeki Saha Cumhuriyeti'nde yaşamaya devam eden bir Türk halkı olan Yakutlara ait bir halk hikayesi ile de desteklenmektedir. Bu halk hikayesine göre, Ülker yıldız kümesi, içinden soğuk hava kaçıran gökyüzündeki deliklerdir. Kahramanımız kurt derisinden diktiği yamalar ile gökyüzündeki bu delikleri kapar [2].

53.2. Türk anıt mezarlarından ve yerleşkelerinden çıkarılan kemer süslemeleri. (1) Göktürk dönemi kemer süsü yüz figürü örneği [3] ve (2) Hazar Kağanlığı dönemi hayat ağacı ve yüz figürleri işli kemer süsleri [4].

Kuzey yarım kürede, Ülker, M.Ö. 2300'den itibaren kışın zirvede gözüküyor, ilkbahar ekinoksunda ise Güneş'le birlikte doğarak yazın gelişini haber veriyordu. Bu nedenle hayatın döngüsü, yaşam ve ölüm ile ilişkilendiriliyordu. Japonya'da bahar yağmurlarını haber vermesi sebebiyle Güneş tanrıçası Subaru olarak karşımıza çıkar [5]. Çin astrolojisinde ise Mao adı altında kuzeyli göçebe Türklere benzetilir ve onlar gibi uzun saçlı bir kişi olarak düşünülürdü [6]. Göktürk mezarlarında bulunan sanat eserlerinde, madeni levhalarda ve duvara asılı toprak maskelerde bu inanışa ait olduğu düşünülen baş figürleri bulunmaktadır (53.2.1). Hazar Denizi çevresinde M.S. 651-1048 yılları arasında hüküm sürmüş olan büyük bir Türk devleti olan Hazar Kağanlığı dönemine ait bulunan kemerlerde de literatürde tarif edilen bu süslemelere uygun imgelerin bulunması dikkat çekicidir (53.2.2).

53.3. Yedi sığır ve yedi insan figürü ile süslenen bir Hazar Kağanlığı dönemi kemer süslemesi [7].

Literatür taramam sırasında Hazar Kağanlığı dönemine ait, muhtemelen Sarkel Kalesi kazılarından elde edilmiş, üzerinde yedi insan figürü ve yedi sığır figürü işlenmiş altından yapılma bir kemer süslemesine rastladım (53.3). Bu kemer tokalarından yedişer adet kullanılmış olması tesadüf olamaz. Bu nedenle gene diğer kültürlerde Ülker'in nasıl bir anlamı olduğunu araştırmam gerekti.

Ülker'in mevsim geçişleri ve hayat döngüsü ile ilişkilendirilmesi çok daha eski tarihlere dayanıyor. Günümüzden yaklaşık 17000 yıl önce Lascaux mağarasına yapılmış olan duvar resimlerinde bir sığırın hemen üstünde yer alan altı nokta ile Ülker yıldız kümesinin resmedildiği düşünülüyor (53.4). Bu mağara resimleri, avcı ve toplayıcı insanların da gökyüzünü kullanarak bir takvim oluşturabildiklerine dair en önemli kanıtlardan sayılıyor  [8].

53.4. Lascaux mağarasında duvarlara resmedilmiş sığır figürleri ve fotoğrafın üstünde yere doğru baş aşağı duran sığır figürü sırt tarafında yer alan Ülker yıldız kümesi betimlemesi [9].

Antik Yunan mitolojisinde ise Pleiades (Ülker), Atlas'ın yedi kızı olarak yer alır. Atlas, Olimposlular ve Titanlar arasında gerçekleşen mitolojik savaşta Titanlardan yana olur. Titanlar savaşı kaybettiklerinde Olimpos tanrılarının kralı Zeus, Atlas'ı Dünya'nın en batısında durup gök kubbeyi taşımakla cezalandırır (53.5). Atlas, gök kubbeyi omuzlarında taşımakla yükümlü olduğu için kızlarını koruyamayacak hale düşer. Avcı Orion bu fırsattan istifade ederek Atlas'ın kızlarına tecavüz etmeye kalkar. Bunun üzerine Zeus, Atlas'ın kızlarını birer yıldıza dönüştürerek onları Orion'dan korur [10].

53.5. Gök kubbeyi sırtında taşımakla cezalandırılan Atlas ve sürekli iyileşen karaciğeri bir kartal tarafından günaşırı didiklenmek üzere cezalandırılan kardeşi Prometheus [11].

Çıplak göze görünen yedi gök cismi (Ay, Güneş, Merkür, Venüs, Mars, Satürn ve Jüpiter) gökyüzündeki diğer gök cisimlerine aykırı hareket ettikleri için yedi sayısına tarih boyunca bir kutsallık atfedilmiştir. Roma ve İstanbul gibi yedi tepeli şehirler, semavi dinlerin ayinlerinde kullanılan yedi mumlu şamdanlar, yer merkezli inançlarda karşılaşılan göğün yedi katı vb. simgeler mutlaka dikkatinizi çekmiştir. Gene bu nedenle Ülker yıldız kümesinde de yedi yıldız olması gerektiğine inanılırdı. Efsaneye göre Atlas'ın kızlarından biri ölümlü bir insana aşık olarak dünyada kalmayı tercih eder. Bu nedenle Ülker yıldız kümesinde ancak altı yıldızın görülebildiği düşünülürdü [10].

53.6. Kraliçe Nefertari'nin mezar duvarında bulunan boğa ve inek figürleri [12].

Benzer biçimde Mısır mitolojisinde Nefertari'nin mezarında yer alan hiyerogliflerde bir boğa ve yedi inek ile Boğa takımyıldızı ve Ülker yıldız kümesi betimlenir (53.6). Bu inek figürleri Antik Mısır inanışında tanrıça Hathor'u temsil ederlerdi. İneklerden biri siyah renkte gösterilerek bu yıldız kümesinde yalnızca altı yıldız olmasına bir anlam verilmeye çalışılmıştır [13].

53.7. Dendera Hathor Tapınağı ön cephesi [14].

Antik Mısırlılar, Tanrıça Hathor için Mısır'ın güneyinde ve Nil nehri batı kıyısına Dendera Hathor Tapınağı'nı yapmışlardır. Bu tapınak, ziyaretçilerini ön cephesinde başlıklarına tanrıça Hathor figürleri işlenmiş altı sütun ile karşılar (53.7). Tapınak içerisinde ilerlediğinizde de gene sağlı sollu üçer sütunda bu düzen üç sıra boyunca devam etmektedir (53.8). Tapınağın yerleşimi ve içerdiği figürlerde Akyıldız'ın Güneş'le birlikte doğuşu, Büyük Ayı'nın konumu vb. birçok astronomik olaya göndermeler bulunmaktadır [15]. Burada girişte altı sütun kullanılırken Kraliçe Nefertari mezarında yedi inek kullanılması elbette dikkatimi çekti. Antik Mısırlılar, Ülker'in altı yıldızı olduğunun farkındaydılar. Onlar da Antik Yunanlılar gibi, Ülker'i altı figür ile temsil ederken bir yedincisi olması gerektiğine inandıklarına işaret ediyorlardı.

53.8. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, 1841 yılında, İskoç ressam David Roberts (1796-1864) tarafından yapılmış bir Dendera Hathor Tapınağı ön cephesi resmi [16].

Başa dönecek olursak, Hazar Kağanlığı dönemine ait boğa ve insan figürlü altın kemer tokalarında yedi sığır ile yedi insan figürü bulunması (53.3) belki Antik Mısır ve Antik Yunan örneklerine benzer bir biçimde açıklanabilir. Daha önce Türk kültüründe kış mevsimi ve Türk savaşçıları ile ilişkilendirilen Ülker yıldız kümesi, Hazar Kağanlığı döneminde diğer kültürler ile etkileşimleri sonucunda yazın gelişi ile de ilişkilendirilerek her iki görüşü de içinde barındıracak biçimde değişmiş olmalıdır.

Bulgularımı konuyla ilgili araştırmacıların dikkatine sunarım. Kültürel hazinemize ve bu konularda araştırma yapanlara katkısı olmasını dilerim.

KAYNAKÇA

[1] Walker, R., Spectral Atlas for Amateur Astronomers - A Guide to the Spectra of Astronomical Objects and Terrestrial Light Sources, Cambridge University Press, 2017.

[2] Berezkin, Y.E., "The Pleiades as Openings, the Milky Way as the Path of Birds, and Girl in the Moon: Northern Eurasian Ethno-cultural Links in the Mirror of Cosmonymy", Arch. Ethn. Anth. Eurasia, Vol. 37, No. 4, pp. 100-113, 2009.

[3] Fedorov-Davydov G.A, Kochevniki Vostochnoy Evropy pod vlast’yu zolo­toordynskikh khanov. Arkheologicheskie pamyatniki [Nomads of Eastern Europe under the Rule of the Golden Horde Khans. Archaeological Sites], Lomonosov Moscow State University, 1966.

[4] Bronze gilded fittings / Khazar Art, Michael Goldelman, 2017.

[5] Kanas, N., Solar System Maps - From Antiquity to the Space Age, Springer, USA, 2014.

[6] Esin, E., Türk Kozmolojisine Giriş, Kabalcı Yayınevi, 2001.

[7] Gold belts with images / Khazar Art, Michael Goldelman, 2017.

[8] Ruggles, C.L.N., Handbook of Archaeoastronomy and Ethnoastronomy, Springer, USA, 2015.

[9] Bayes Ahmed, Hall of Bulls Lascaux Cave, 2018.

[10] Sparavigna, A., "The Pleiades: the Celestial Herd of Ancient Timekeepers", arXiv, 2008.

[11] Laconic Kylix with Prometheus and Atlas / Cat. 16592, 560-550 B.C., Mvsei Vaticani.


[13] Corzo, M.A., Afshar, M., Art and Eternity, "Plate 15 - The Seven Sacred Cows, Goddesses of Fate, and the Bull of the West Provide Nourishment for Neferati in the Hereafter. Photo by Guillermo Aldana", The Getty Conservation Institute, 1993.

[14] Temple of Hathor, Dendera / Vyacheslav Argenberg, 2007.

[15] Lockyer, J.N., The Dawn of Astronomy - A Study of The Temple Worship and Mythology of the Ancient Egyptians, Cassel and Company Ltd., London, Paris & Melbourne, 1894.

[16] The Temple of Dendera, Upper Egypt, David Roberts (1796-1864) / Bristol Museums, Galleries & Archives

31 Ocak 2021 Pazar

52) Türk Kozmolojisine Yeni Önermeler - Bölüm 2: Büyük Köpek ve Kuğu Takımyıldızları ile İlişkili Anlatılar

Bir önceki gözlem gecemde Akyıldız (Sirius) fotoğrafı çekmek için beklerken o gece için yalnızca çektiğim İkizlerevi (Betelgeuse) fotoğrafı ile yetinmek zorunda kalmıştım. Elbette hemen pes etmeyecektim,  15.10.2020 tarihinde bu defa Akyıldız'ın fotoğrafını çektim (52.1).

52.1. Çektiğim Akyıldız (Sirius) fotoğrafı.

İkizlerevi (Betelgeuse) ve Akrep Yüreği (Antares) yıldızlarının Türk mitolojisiyle ilişkilerine dair bulgularımı önceki yazımda paylaşmıştım. Bu araştırmalarım sırasında Akyıldız üzerine de birçok bilgi edindim.

52.2. Akyıldız (Sirius) çift yıldız sisteminin Hubble Teleskobu ile elde edilmiş fotoğrafı [1].

Akyıldız (Sirius), gökyüzündeki en parlak yıldızdır. Çıplak göze tek başına parlak bir yıldız gibi gözükse de Akyıldız'ın bulunduğu konumda ortak kütle merkezinde yörüngesi olan iki yıldız bulunmaktadır. Friedrich Bessel (1784-1846) yaptığı hesaplar ile 1844 yılında Sirius'un bir çift yıldız sistemi olması gerektiğini göstermiş, Alvan Clark (1804-1877) ise yaptığı gözlemler ile bunu ispatlamıştır. Günümüzde bu çift yıldız sisteminin Hubble teleskobu ile fotoğrafı çekilebilmiştir. İki yıldızın boyutu arasında fotoğrafta göründüğü gibi bir boyut farkı bulunmamaktadır. Fotoğrafta görülen büyüklük farklı poz süresinden kaynaklanmıştır (52.2)  [2].

Mitolojinin yalnızca eski bir anlatım dili olduğunu savunan Miller, "karşılaştırmalı mitoloji" yaklaşımını geçmişi anlamak için bir yöntem olarak önermiştir [3]. Öyleyse, bu yöntemi kullanarak, özellikle Türk mitolojisindeki yerini anlayabilmek için, önce başka medeniyetlerin mitolojilerinde ve tarihlerinde Akyıldız'a nasıl bir anlam yüklenmiştir ona bakmak gerekir.

52.3. Kutsal toprakların bekçisi Anubis ve ona tapan iki kişi bir taş kabartmada gösteriliyor [4].

Antik Mısır'da köpek suratılı Anubis (52.3) ile Akyıldız (Sirius), Osiris ile İkizlerevi (Betelgeuse), Set ile Akrep Yüreği (Antares) yıldızları özdeşleştirilirdi. Bu eşleştirmeyi anlamlandırabilmek için Antik Mısır mitolojisini biraz incelemeliyiz [5]

Antik Mısır'da, Osiris (52.4), iyiliği, aydınlığı, baharı, verimli toprakları, bereketi, kardeşi Set ise, kötülüğü, zorluğu, karanlığı temsil eder. Set, öz kardeşi ve Isis'in eşi olan Osiris'i öldürür ve Osiris'in vücudunu parçalara bölerek Nil nehrine atar. Ardından Güneş'i temsil eden yeğeni Horus ile taht kavgasına girişir [5, 6].

52.4. Osiris, verimli bahçesinde, tahtında oturuyor [6].

Osiris için ağlayan Isis'in gözyaşları ile Nil nehrinin sularının yükseldiğine inanılırdı. Isis, Nil nehrinin suları yükselmeye başlayınca Osiris'in vücudunu tekrar bir araya getirir. Kış gün dönümünde dirilen Osiris, nihayet tahtı kardeşi Set'ten geri alırdı. Set ise lanetli ruhların toplandığı yer altı diyarına giderek oranın başına geçerdi [5, 6]. Anubis ile özdeşleştirilen Akyıldız, Nil nehrinin suları yükselmeden birkaç gün önce ufuktan Güneş'le birlikte doğardı. Akyıldız, güneşle doğarak (heliacal) mevsim geçişini haber verirken, Anubis gökte yer alan öteki dünyanın kapısında bekçi olarak yer alırdı. Kimi araştırmacılar, Akyıldız'ın Güneş'le birlikte doğduğu bu günün Antik Mısır'da yılbaşı kabul edildiğini düşünmüşlerdir [7].

Antik Yunan - ve isimler dışında pek bir fark olmadan Antik Roma - mitolojilerinde ise, Akyıldız'ın da dahil olduğu Büyük Köpek (Canis Major) Takımyıldızı, Avcı (Orion) Takımyıldızı ile ilişkilendirilir, Büyük Köpek, Avcı'nın sadık köpeği Laelaps olarak betimlenirdi. Yunan mitolojisinde, Avcı, Artemis'e aşıktır. Artemis'in kardeşi Apollo ise bu birlikteliği onaylamaz. Avcı'ya engel olmak için ona dev bir akrep gönderir. Akrebin Avcı'yı sokmasıyla Avcı hayatını kaybeder [8].

52.5. Herkül, Hades'in Ölüler Diyarı kapısında Kerberos ile mücadele ediyor [9].

Büyük Köpek bir başka Antik Yunan mitolojik hikayesinde sahibiyle ava çıktığı sırada yanlışlıkla Artemis'in yıkandığı bölgeye girer. Bunun üzerine Artemis onu öldürür. Bu hikayede, Akyıldız, sonrasında Kerberos (Cerberus) adıyla cehennemin kapısında nöbet tutan üç kafalı köpek olarak anılır [7]. Akyıldız ile ilişkili duyduğumuz bir diğer Antik Yunan mitolojik hikayesinde ise Herkül, kendisine verilen on iki görevi yerine getirirken Kerberos'u öldürür (52.5) [10].

52.6. Avcı'nın batı ufkundan kış gün dönümünde batışında Sirius öne geçiyor.

Tüm bu mitolojik hikayelerde anlatılan olaylar mevsimsel gök olayları ile ilişkilendirilebilir. Akyıldız (Sirius), en uzun gecenin yaşandığı tarih olan kış gün dönümünde (21 Aralık tarihinde) İkizlerevi (Betelgeuse) yıldızından önce batarak ona öncülük etmiş olur (52.6). Antik Mısır'da bu fenomen, Anubis'in ölüleri yer altı dünyasına götürmesi olarak yorumlanmıştır.  Antik Yunan'da ise Cerberus'un Hades'in yer altı cehennemi kapısında nöbet tutması ile temsil edilir.

52.7. Ağustos'un ilk günlerinden itibaren Güneş'in doğuşundan hemen önce Büyük Köpek Takımyıldızı, Avcı Takımyıldızını kovalamaya başlar.

Gökyüzünde Büyük Köpek (Canis Major), Avcı (Orion) Takımyıldızı'nı takip ediyor gibi görünür (52.7). Bu nedenle, Akyıldız, Antik Yunan'da da sıkça köpek figürü ile ilişkilendirilir. Hades'in ölüler diyarı kapısında duran üç başlı köpek Kerberos (Cerberus) ile de ayrıca Akyıldız ilişkisi kurulmaktadır.

Akyıldız'ın kış gün dönümünde ve şafak yükselişinde İkizlerevi ile olan ilişkisini anlaşılır bir biçimde ortaya koyduğumu düşünüyorum. Akrep Takımyıldızı (veya Akrep Yüreği yıldızı) kış gün dönümü şafak yükselişini incelediğimde ise Kuğu Takımyıldızı'nın (veya Deneb yıldızının) ona eşlik ettiğini görerek büyük bir şaşkınlık yaşadım (52.8). Ejderha Takımyıldızı (veya Akrep Yüreği yıldızı) ile Oğuz Kağan'ın temsil edildiğini düşündüğüm için bu birlikteliğin çok önemli olacağını daha o an fark ettim.

52.8. Kış gün dönümünde Akrep ve Kuğu'nun şafak yükselişi.

Kuzey yarım kürede yıldızlarla dolu bir yaz gecesinde gökyüzüne baktığınızda tam tepenizde Kuğu Takımyıldızını diğer yıldız gruplarına kıyasla kolaylıkla tepenizde uçan devasa bir kuş figürüne benzetebilirsiniz. Elbette bu mevsimdeki en önemli tarihe - yaz gün dönümüne - bakmam gerektiğini anlamıştım. Gökyüzünün bu tarihlerdeki bilgisayar modelini açmadan önce neyle karşılaşacağımı artık tahmin ediyordum. Gene de bu tahminimi doğruladığım anda hissettiğim mutluluğu tarif etmek zor. Kuğu Takımyıldızı, yaz gün dönümü gecesinde, gökyüzünün tam ortasında, en tepede yer alıyor, ufka - yeryüzüne - yakın konumda olan Akrep Takımyıldızı'na eşlik ediyordu (52.9).

52.9. Kuğu Takımyıldızı yaz gün dönümünde, göğün zirvesinde, Akrep ile birlikte gökyüzünde.

Oğuz Kağan Destanı'nda, Oğuz Kağan'ın ilk eşi, Gökçe Hatun, gökyüzünden yere inen bir yıldız olarak ilk defa karşımıza çıkar [11, 12]. Alp Er Tonga'nın kızının adı Kaz'dır. Orhun alfabesi ile yazılmış Türkçe bir kehanet kitabı olan Irk Bitig'de ise, kuğu, ava çıkan ve yolda atı kaybolup zor duruma düşen bir adama yardım eder. Kuğu, onu kanatları üstüne oturtup, anne ve babasının yanına götürür [13]. Türk kültüründe turna, kartal, saksağan ve daha birçok kuş türü ve genel olarak kuşların özel bir yeri olduğu aşikardır [13, 14]. Orta Asya'da Türk tarihi ile ilişkilendirilen birçok alanda, kuş figürü içeren kaya resimleri bulunmuştur [15].

Türklerin Sibirya ve Altay'da yaşadıkları şehirlerinde veya yurtlarında, tepesinde ağaçtan yontulmuş bir kuş figürü olan sırıklar bulunduğu bilinmektedir. Bu sırığın tepesinde yer alan kuş, genelde, "Öksökö" adı verilen çift başlı kartal olurdu. Onlara göre bu sırık, "Göğün direği", tepesindeki çift başlı kartal da "Gök kuşu" idi. Elbette onlar bu sırığı "Hayat Ağacı" temsili olarak dikiyor, sırığın göğe, Kutup (Demir Kazık) yıldızına kadar uzandığını ve böylece sırığın tepesindeki kuşun da gökteki "Büyük Kartal" ile buluştuğuna inanıyorlardı  [13]. Hayat ağacı sembolüne çok eski çağlardan itibaren hemen her kültürde ve coğrafyada, benzer sembolik anlamı taşır bir biçimde rastlanmaktadır. İskandinav mitolojisinde yer alan Yggdrasil buna çarpıcı bir örnektir (52.10).

52.10. Yggdrasil, The Mundane Tree tablosu [16].

Bu ilişkilerden tahmin ediyorum ki Kutup (Demir Kazık/Polaris) yıldızı üzerine denk geldiğini kabul edebileceğimiz dünyanın dönüş ekseni, hayat ağacı ile temsil ediliyordu. Tıpkı bir ağacın gölgesinde uzanıp yapraklarına baktığınızda gördüğünüz manzara gibi, tüm gökyüzünü örten yıldızlar bu ağacın yaprakları, takımyıldızlar ise bu ağacın dalları olarak düşünülüyor olmalıydı. Öyleyse bu ağacın tepesindeki kuş da bugünkü adıyla Kuğu (Cygnus) Takımyıldızı olmalıdır.

İlhanlı devleti hükümdarı Olcaytu tarafından M.S. 1310 yılında yaptırılmış olan Erzurum'daki Yakutiye Medresesi girişinde de hayat ağacı, çift başlı kartal ve iki aslan motifi bulunmaktadır (52.11). Burada yer alan bu sembollerden yola çıkarak Eski Türk kültürü evrensel dikotomi kozmolojisi ve gök cisimleri arasında bir bağ kurulabilir. Çift başlı kartal ile Kuğu takımyıldızı (veya Deneb yıldızı), hayat ağacı ile dünyanın dönüş ekseni ve Kutup yıldızı, altta yer alan iki pars ile de İkizlerevi ve Akrep Yüreği yıldızları temsil ediliyor olmalıdır.

52.11. Erzurum, Yakutiye Medresesi [17].

Eğer buraya kadar anlattıklarımı takip edebildiyseniz sanırım tüm önerilerimi nasıl toparlayacağımı da tahmin edebilirsiniz. Oğuz Kağan destanı, mitolojik ve kozmolojik içeriği ile bugüne kadar birçok makalede incelenmiş ve tartışılmıştır. Fakat astronomi ile ilişkisi üzerine detaylı bir incelemeye yerli veya yabancı kaynaklarda rastlamadım. Bu çalışmanın birinci bölümünde tarif ettiğim, kış gün dönümünde gerçekleşen İkizlerevi (Avcı/Kaplan Takımyıldızı) ve Akrep Yüreği (Akrep/Ejder Takımyıldızı) karşılaşması ile bu ikinci bölümde bu karşılaşmaya eşlik eden Akyıldız (Büyük Köpek Takımyıldızı) ve Deneb (Kuğu Takımyıldızı) dahil edildiğinde Oğuz Kağan Destanı içeriğinde bulduğum alegorileri aşağıda yazıyorum.
  • Oğuz Kağan'ın doğumunu bir kabus içerisinde müjdeleyen kurt ve dolunay sembolleri / Kış gün dönümü öncesi son dolunay ile yeni döngü (veya yıl) başlangıcı müjdelenir. Akyıldız, önceki dönemi simgeleyen İkizlerevi'nin batı ufkundan batışına yol göstererek artık en uzun geceye gelindiğini, gecelerin kısalacağını, gündüzlerin uzayacağını bildirir.
  • Oğuz Kağan'ın doğumu / Kış gün dönümünde, Akrep Yüreği'nin Güneş'le birlikte şafak doğuşu, İkizlerevi'nin ise batışıdır.
  • Oğuz Kağan'ın eşi Gökçe Hatun ile karşılaşması / Yaz gün dönümünde gökyüzünde en tepede Kuğu Takımyıldızı'nın yer alması ve gece gökyüzünde ufka (yere) yakın konumdaki Akrep Yüreği'ne eşlik etmesidir.
  • Kara Kağan'ın (Baba) öldürülmesi, Oğuz Kağan'ın (Oğul) iktidara gelişi / Kış gün dönümünde, Akrep Yüreği'nin Güneş'le birlikte şafak doğuşu, İkizlerevi'nin ise batışıdır.
  • Kurdun Oğuz Kağan'a yol göstermesi / Büyük Köpek Takımyıldızı'nın Ağustos ayı başında şafak yükselişini gerçekleştirmesi, Akyıldız'ın gece gökyüzünde bu tarihten sonraki gecelerde her defasında daha çok ilerlemesidir.
Gökçe Hatun'un doğum yapması, Oğuz Kağan'ın Yerce Hatun ile karşılaşması, Yerce Hatun'un doğum yapması, Kara Kağan'ın ikinci evliliğini yapması ve daha başka örnekler bu döngü içerisinde incelenebilir. Tüm bu kurduğum bağlantıların, Oğuz Kağan Destanı'nda yer alan detaylarla, Türklerin yaşadıkları yerlerden elde edilen arkeolojik buluntularla, Selçuklu mimarisinde yer alan motiflerle, diğer milletlere ait mitolojik hikayelerin içerikleri ile tesadüf olamayacak bir biçimde uyumlu olduklarını düşünüyorum.

Konumunuzu, yönünüzü ve zamanı bilmeden Orta Asya'nın uçsuz bucaksız bozkırlarında kaybolmamanız içten bile değil. Tüm bu yıldızları, gök olayları takvimini, gök cisimlerinin hangi tarihte ve ne yönde, birbirlerine göre hangi konumda olduklarını ezberlemeniz, daha da ötesi, bu bilgileri doğru bir biçimde aklınızda tutmanız hayati bir öneme sahip olmalıdır. Bu konuya ilişkin vurgulamak istediğim ikinci önerim de işte bu bakış açısıyla ilişkilidir: 

Oğuz Kağan Destanı, özünde, ahlaki ve felsefi bir sistemi kurgulamak görevine sahip olduğu kadar içeriğini doğru anlayan dinleyicileri için konum ve yön bulmaya yarayan son derece kullanışlı bir pusula işlevi de görüyor olmalıydı.

Bu araştırmamın ve bulgularımın konunun uzmanları tarafından ayrıca değerlendirilmesini umuyorum. Bu çalışmayı müthiş bir heyecan ve tutkuyla tamamladım. Umarım okuyanlar tarafından da benzer duygularla karşılanır.

KAYNAKÇA

[1] The Dog Star, Sirius A, and its tiny companion / NASA, ESA, H. Bond (STScl), and M. Barstow (University of Leicester), 15 October 2003.

[2] Keeton, C., Principles of Astrophysics: Using Gravity and Stellar Physics to Explore the Cosmos, Springer, 2014.

[3] Müller, F.M., Comparative Mythology, Routledge, 1856.

[4] Stela of Siamun and Taruy worshipping Anubis, New Kingdom, Dynasty 18, Reign of Thutmose IV, ca. 1400-1390 B.C. / The Metropolitan Museum of Art, New York, Gift of James Dougles, 1890.

[5] Ruggles, C.L.N., Handbook of Archaeoastronomy and Ethnoastronomy, Springer, USA, 2015.

[6] Budge, W.E.A., Osiris and the Egyptian Resurrection - Vol. 1, London: Philip Lee Warner & New York: G.P. Putnam's Sons, 1911.

[7] Kitchen, K.A., "The Chronology of Ancient Egypt", World Archaeology, Vol. 23, No. 2, Chronologies, pp. 201-208, 1991.

[8] Theodosiou, E., Dimitrijevic, M.S., Manimanis, V.N., "Sirius in Ancient Greek and Roman Literature", Journal of Astronomical History and Heritage, Vol. 14, No. 3, pp. 180-189, 2011.

[9] Hercules and Cerberus, 1636 / Peter Paul Rubens (1577-1640), Museo Nacional del Prado, Room 079.

[10] Bailey, A.A., The Labours of Hercules: An Astrological Interpretation, Lucis Publishing Comp., USA, 2000.

[11] Terzioğlu, A.H., Oğuz Kağan Destanı, Panama Yayıncılık, 2018.

[12] Bang, W., Rahmeti, G.R., Oğuz Kağan Destanı, Burhaneddin Basımevi, 1936.

[13] Roux, J., Eski Türk Mitolojisi, BilgeSu Yayıncılık, 2012.

[14] Ögel, B., Türk Mitolojisi: 1. Cilt, Türk Tarih Kurumu Basımevi, 2010.

[15] Ivanov, S.V., Materiali po izobrazitel'nomu iskusstvo narodov Sibiri XIX-nachala XX vekov, Izd-vo Akademii nauk SSSR, 1954.

[16] Oluf Olufsen Bagge (1780-1836), Yggdrasil, The Mundane Tree, 1847.

30 Ocak 2021 Cumartesi

51) Türk Kozmolojisine Yeni Önermeler - Bölüm 1: Akrep Yüreği ve İkizlerevi Yıldızları ile İlişkili Anlatılar

Mısır'da Nil nehri havzasında yaşayan bir taş ustası, Akdeniz'de gemiyle seferlere çıkan bir Romalı, Petra'nın kanyonlarında ticaret yapan bir tüccar veya Orta Asya'nın bozkırlarında avlanan bir Türk. Hepsinin ortak haritası gökyüzüydü. Üstelik yalnızca her gün güneşin doğduğu konumu takip etmek bile bir takvim oluşturmaya yeter. Kuzey yarım kürede yaşayan biri için, Güneş, en kuzeydoğu ufkundan doğduğu gün yaz gün dönümü, en güneydoğu ufkundan doğduğu gün ise kış gün dönümü olacaktır. Güneş'in tam bu iki konumun ortasına denk gelen konumda doğduğu günlerde ise (sonbahar ve ilkbahar ekinokslarında) gündüz ve gece birbirine eşit olacaktır (51.1).

51.1. Mevsim geçişleri şeması. Güneşin doğu ufkundaki konumu İstanbul'a göre çalışılmıştır.

İlkbahar ekinoksu ile soğuk havalar bitmeye yüz tutacak, yaz gün dönümü ile sıcak havalar başlayacaktır. Sonbahar ekinoksu soğuk havaların yaklaştığını haber verecek, kış gün dönümü ise en soğuk ve çetin havaların başlayacağını bildirse de, en uzun gece atlatılmış olacak, bu tarihten itibaren günler uzayacak, Güneş, günler geçtikçe daha doğudan doğacak, havaların tekrar ısınacağı yeni bir döngüye girilecektir. İşte bu nedenlerle tüm eski medeniyetler için, bu dört tarih - nerede, nasıl ve hangi zaman diliminde yaşamış olurlarsa olsunlar - özel olmuştur.

Üstelik yalnızca Güneş'i gözlemlemekle yetinmek zorunda da değillerdi. Tüm yıldızlar, birbirlerine göre konumları hiç değişmeksizin, sabit bir gök küre üzerinde hareket ediyor gibi görünürler bizlere. Yer merkezci görüşe göre düşünecek olursak, Güneş ile gök küre üzerindeki yıldızların - dünya üzerindeki bir gözlemciye göre - Dünya etrafındaki dönüş hızları birbirlerine göre farklıdır. Bu nedenle, bir sene içerisinde Güneş'e şafak vaktinde eşlik eden yıldızlar da günbegün değişerek bir döngüyü tamamlarlar. Öyleyse, gök olaylarını, Güneş'in doğuşunu, batışını, ona eşlik eden yıldızları, yıldızların doğup battıkları konumları takip eden ve yıllık döngülerini kabaca bilen bir gözlemci için hem yön hem de zaman tayin etmek mümkündür. Hem bunu başarmak için tüm yıldızları bilmeye de gerek yoktur. Bu nedenle tarih boyunca bazı yıldızlar - Kutup Yıldızı (Demir Kazık veya Polaris), Akyıldız (Sirius), İkizlerevi (Betelgeuse) ve Akrep Yüreği (Antares) gibi - daha popüler olmuşlardır.

Geçtiğimiz yazın sonunda yeğenim benden özellikle bir Akyıldız (Sirius) fotoğrafı çekmemi istedi. Ben de 12 Eylül 2020 günü sabaha karşı bu yıldızın bir fotoğrafını çekmek üzere tüm hazırlıklarımı yaptım. Akyıldız, fotoğrafını çekebileceğim yüksekliğe ancak saat 03:00 gibi ulaşabiliyordu. Akyıldız'ı beklerken ondan iki saat kadar önce doğan İkizlerevi (Betelgeuse) yıldızının fotoğraflarını çekerek vakit geçirdim. Tam da Akyıldız'ın fotoğrafını çekebileceğim sırada elektrikler gitti ve o gece için çektiğim İkizlerevi fotoğrafları ile yetinmek durumunda kaldık (51.2).

51.2. Çektiğim İkizlerevi (Betelgeuse) fotoğrafı.

Fakat çektiğim bu fotoğraftan sonra kendimi yepyeni bir araştırma, okuma ve öğrenme serüveni içinde buldum. Gökyüzündeki kırmızı rengi ile hemen dikkat çeken ve diğer tüm yıldızlardan kolayca ayrışan iki yıldız, İkizlerevi (Betelgeuse) ve Akrep Yüreği (Antares) tarih boyunca birçok efsaneye yön vermişlerdi [1].

51.3. Flamsteed'in gökyüzü atlasında Avcı Takımyıldızı [2].

İkizlerevi, Antik Yunan ve Antik Roma mitolojilerinde Avcı Takımyıldızı'nda Avcı'nın omzu olan yıldızdır (51.3). Dünyanın farklı yerlerindeki diğer mitolojilere göre ise genelde el, kol veya bacak olarak düşünülmüştür. Keza, etimolojik kökeninin, "merkezdekinin eli" anlamına gelen Arapça "yad al-jawza" olduğu kabul edilir. Parlaklığı değişken bir yıldız olması sebebiyle ilgili kahraman veya kutsal varlık bu organını kaybetmektedir [1, 3].

51.4. Avcı Takımyıldızı'nın kış gündönümünde şafaktan hemen önce batı ufkundan batışı.

İkizlerevi batıdan batarken (51.4) Akrep Yüreği (Antares) doğudan doğar (51.5). Nadiren gökyüzünde birlikte görülürler. Her ikisi de parlaklığı değişken ve kırmızı yıldızlardır. Biri doğarken diğeri battığı için ve üstelik bu olay kış gün dönümünde (winter solstice) gerçekleştiği için, bu iki yıldız ve ilişkili takımyıldızları birbirine hasım görülmüşlerdir.

51.5. Akrep Takımyıldızı'nın kış gündönümünde şafaktan hemen önce güneydoğu ufkundan doğuşu.

Antik Yunan ve Antik Roma mitolojilerinde Avcı'yı Akrep'in öldürdüğü kabul edilir [1]. Antik Mısır'da Avcı yerine Osiris bulunmaktadır, Set tarafından öldürülür. Çin'de ise Akrep Takımyıldızı yerine Mavi Ejder (Azure Dragon) Takımyıldızı, Avcı Takımyıldızı yerine ise Beyaz Kaplan (White Tiger) Takımyıldızı bulunmaktadır [4]. Bu defa Akrep Yüreği (Antares) yıldızı, Mavi Ejder Takımyıldızı'nın kalbinde yer alır (51.6). Çin mitolojisinde İkizlerevi ve Akrep Yüreği yıldızları birbirleriyle kavgalı olan ve görüşmeyen Shichen (İkizlerevi) ve Shang (Akrep Yüreği) kardeşleri temsil ederler [1].

51.6. Çin'de Han Hanedanı dönemi (~MS100-200), aynı zamanda bir yıldız haritası olan ve Akrep Yüreği yıldızını da gösteren bir Mavi Ejder taş kabartması [4].

Bir ejderha ile sonunda onu öldüren kahramanı konu alan anlatılara tüm Avrasya'da rastlanmaktadır. Antik Hint dönemi Veda metinlerinde tanrı Indra, Perslerin Avesta metinlerinde ise Thraetaona (Feridun) üç başlı bir sürüngeni öldürürler. Japonya'da tanrı Susa no Wo, sekiz çatallı ejderha Yamato no Orochi'yi öldürür. İngiltere'de Beowulf, İzlanda'da Sigurd (51.7), Antik Yunan'da Herakles de benzer bir biçimde ejderha öldürme hikayelerine sahiplerdir [5]. Ejderha, şaşırtıcı bir biçimde tüm bu mitlerde korkunç bir canavar olarak betimlenir. Beraberinde felaketler ve kötülük getirir. Gece gökyüzünde ateşler ve zehir saçarak insanlara zarar verir, yaz gün dönümü ile ejderha, kahraman tarafından öldürülerek insanlık bu felaketten kurtarılır [5, 6].

51.7. Avrasya mitolojilerinde ejderha öldürmeye bir örnek [7].

Diğer milletlerin mitolojilerinde görülmedik bir biçimde Türk mitolojisinde kışı yerin altında geçiren ejderha ilkbaharda dışarı çıkar ve yazın göğe yükselir [8]. Ejder kelimesi, Türkçe'ye çok erken dönemlerde girmiştir. Etimolojik olarak "evirmek" köküne sahiptir. Kutadgu Bilig'de ejderin göğün çarklarını çevirme görevi olduğu belirtilir [8, 9]. Çin'in ve dünyanın ilk rasathanesi olan Pekin Gözlemevi bahçesinde yer alan gök küreyi taşıyan göksel ejderleri gösteren bir heykel de (51.8), Moğol İmparatorluğu kağanı ve Yuan Hanedanı kurucusu Kubilay Han (Kulblai Khan) tarafından yaptırılmıştır [10].

51.8. Çin'de kurulan ilk rasathanenin bahçesinde bulunan heykeller [11].

Türk kozmolojisinde, "gök", Tanrı ile ilişkilendirilirken, "yer", ona eş ve onu tamamlayıcı kabul edilir. Bu görüş evrensel dikotomi olarak adlandırılır. Evrensel dikotomide, kavramlar birbirleriyle iç içe geçer fakat ayrı anlamlarını da korurlar [12]. Türklerin evrensel dikotomi kozmolojisi, iki ilkenin birbirine zıt kabul edildiği dualist görüşten büsbütün farklıdır. Dualist görüş, ışığın iyiliği, karanlığın ise kötülüğü temsil ettiği, göğün cenneti, yerin cehennemi simgelediği birbirine düşman iki ilke üzerine kurgulanır. Türkler dualist ilkenin bu yapısına ahlaki bir anlam veremiyordu. Türkler, evrensel iki ilke düşüncesi çerçevesinde, doğanın her yönünü kutsal biliyor, doğa güçleriyle uyum içinde yaşamak ve bu güçlerin Kut'unu kazanmakla iyilik haline varılacağına inanıyorlardı. Ancak başarıya erişmek Kut'un belirdiğine işaret sayılıyordu [9]. Oğuz Kağan Destanı'nda, Orhun Kitabelerinde, Turfan metinlerinde bu ayrım net bir biçimde ifade edilmiştir. İşte bu nedenle, Türk kozmolojisi ve mitolojisi diğer milletlerinkinden farklı ve oldukça özgün ögeler içerir.

51.9. Bronz plaka, muhtemelen Hun-yu (Xiongnu) dönemi [13].

Türk toplulukları tarih sahnesinde milattan sonra altıncı yüzyıldan itibaren görülmeye başlarlar. Bu tarihten önce Türkçe konuşan insanların Hun-yu (Xiongnu) konfederasyonu içerisinde yer aldıkları düşünülmektedir [14]. Orta Asya bozkırlarında kurulmuş olan ilk imparatorluk olan Hun-yu İmparatorluğu'nun kurucu lideri Mete (Modun Chanyu) hakkında bilinenler Çinli tarihçi Sima Qian'ın aktardıklarına dayanmaktadır. Mete hakkında bilinenler yarı efsane yarı tarihi niteliktedir [15].

Oğuz Kağan Destanı ile Mete'nin bilinen hayat hikayeleri arasında çarpıcı benzerlikler bulunmaktadır. Mete, Oğuz Kağan'dan farklı olarak, soyunu ve iktidardaki hakkını açık bir ifadeyle göksel atalarına bağlar. Bu soy, Çin kayıtlarında ejder veya yarı insan yarı ejder formunda kabul edilir. Üstelik Hun-yu dönemine ait arkeolojik bulgularda göksel ejderha ve kaplan figürlerine sıklıkla rastlanmaktadır (51.9) [15].

51.10. Bayannur Türbesi, mezar odası koridoru [16].

Bir başka heyecan verici keşif 2011 yılında Moğolistan topraklarında yaşandı. Arkeologlar, milattan sonra 600-800 yılları arasından kalma ve Göktürk Kağanlığı hükümdarlarından birine ait bir anıt mezar buldular. Mezar odasına giden koridorun karşılıklı duvarlarında bir kaplan ve bir ejderha motifine rastladılar (51.10). Araştırmacılar, Antik Çin kültüründe kaplan figürüne böyle bir önem atfedilmediği için burada yer alan figürlerin bir Türk kağanı için yapıldığına emin oldular [16, 17]

51.11. Tang Hanedanı (618-907) dönemi, bakır işlemeli bir el aynası arka yüzeyi [18].

Gene bu dönemlere ait arkeolojik keşiflerde Eski Türk astronomisine dair ipuçları bulunmuştur. 1973 yılında bulunan ve Tang Hanedanı (M.S. 618-907), Yi Xing dönemine ait olduğu düşünülen el aynalarında takımyıldızlar ve onlara karışık gelen hayvan figürlerine yer verilmiştir. Aynı bölgede birbirine benzer bronz çağına ait birçok ayna bulunmuştur. Bu objeler, on iki hayvanlı Türk takvimini gösterirler [18].  Fotoğrafta görülen işlemeli ayna arka yüzeyinde, ortada, Çin astrolojisinde yer alan ve Türkler tarafından da kabul edilmiş olan, birbirlerine karşılıklı hareket ettiği düşünülen, göğü dörde bölen ve yedişer yıldızdan oluşan Göksel Ejder/Kök-luu veya Çin'de Mavi Ejder (Azure Dragon), Beyaz Kaplan (White Tiger), Kızıl Saksağan (Vermillion Phoenix) ve Kara Yılan veya Çin'de Kara Tosbağa (Black Tortoise) figürleri yer almaktadır [9]. Bu çemberin dışında on iki hayvan figürü yer alır. Sekiz adet üç-harf (trigram) sembolü ve diğer önem verilen takım yıldızlar ayrıca dış çemberlere işlenmiştir (51.11). Bu takvimlerde de Beyaz Kaplan ve Göksel Ejder'in gene olması gerektiği gibi karşılıklı durduklarını görebiliriz.

51.12. Kül Tigin anıt mezarı [19].

Türk ve Oğuz adlarının ilk defa yazılı olarak geçtiği Türkçe metinler Orhun Abideleri'nde yer alır. Orhun Abideleri, altıncı asır ile sekizinci asır arasında hüküm sürmüş olan Göktürklerden kalma kitabelerdir. Bu kitabeler ile aynı bölgede, bir ucunda yılan, diğer ucunda koç figürü yer alan anıt taşlarına rastlanmıştır. Ejderha simgesi ile ancak Kül Tigin ve Bilge Kağan temsil edilebilecekleri için burada yüksek rütbeli komutanların anıtlarında bu figürlerin kullanılmış olabileceği düşünülmektedir [20]. Kül Tigin ve Bilge Kağan anıtları ise tahrip olmuş durumdadırlar (51.12). Bu anıtların üzerindeki figürlerin ne olduklarına dair tartışmalar hala devam etse de, genel kanı, Kül Tigin anıt mezarında karşılıklı iki ejder figürü olduğu yönündedir. Ben Kül Tigin anıt mezarında iki ejder değil, bir kaplan ve bir ejder figürü olabileceğini düşünüyorum.

51.13. Türkische Turfan Texte, Uygurca Türk metinleri [21].

Yirminci yüzyılın başında Avrupalı ve Japon bilim insanları tarafından Doğu Türkistan'da yer alan Turfan şehrinde Türk kozmolojisini tarifleyen önemli metinler bulunmuştur (51.13). Üzerine birçok araştırma ve değerlendirme yapılmış olan bu metinler Asya Sanat Müzesi Berlin'de bulunmaktadır. Turfan metinlerinde dört mevsim net bir biçimde ekinoks ve gün dönümü tarihleri ile ayrılmış, Türk evrensel dikotomi görüşüne göre ateş ve su, er ve dişi, canlı ve cansız, iyi ve kötü gibi karşıtlıkların eşitliği ve birlikteliği üzerinden varoluş açıklanmıştır [9]. Özetle, ejder ve kaplan figürleri de, Türk kültüründe birbirlerine eş ve aynı derecede kutsal bir yer edinmişlerdir.

51.14. Şahname'de yer alan ejderha avı resimleri. (1) Bahram Gur'un ejderha avı [22]  (2) Gushtasp'ın Saqila Dağı'nda ejderha avı [23] (3) Faridun'un oğullarını denemesi [24].

Türk kozmolojisinde ejder, kaplan ve kurt-ejder simgeleri ile kurulan ilişki yüzyıllar boyu Türk tarihinde etkili olmaya devam etmiştir. Alp Er Tunga (Tonga Tigin) Orhun Yazıtlarında adı geçen efsanevi bir kahramandır. İran destanı olan Şahname'de ise adı Efrasiyab (Afrasiab) olarak geçer. Şahname'de Efrasiyab, İranlıların baş düşmanıdır ve Turan'ın efsanevi kralıdır. İran Safevi Devleti ile Osmanlı İmparatorluğu savaşı sırasında yazılmış olan Şahname'de Türk kahramanları sembolik olarak avlanan ejderhalar olarak resmedilmişlerdir (51.14). Alp Er Tunga isminin etimolojik kökeni incelendiğinde ise "Tunga" sözcüğünün kaplan anlamına geldiği görülmektedir [25].

51.15. Kanuni Sultan Süleyman tarafından yaptırılan ejderha motifi [26].

Sultan Süleyman, Şahname'nin ressamlarından Aqa Mirak'ın öğrencisi olan İranlı sanatçı Şahkulu'nu (Shah Quli) İstanbul'a getirtmiş ve kendisine güzel bir ejderha motifi çizmesini istemiştir [27]. Bu defa katledilen bir ejderha figürü yerine hayat ağacının yaprakları arasında dolaşan güçlü bir ejderha motifi çizilmiştir (51.15).

Mete ve babası Teoman (Taoman) geride bıraktıkları mirasları ve efsanevi hayatlarıyla gökyüzünde sonraki Türkler tarafından kişileştirilerek onurlandırılmış olmalılar. Şüphesiz ki, Mete, gerçekte yaşamış bir kahraman ve Türklerin ilk lideridir. Fakat tıpkı Cermen tarihindeki Arminius, Viking tarihindeki Raghnar Lothbrok gibi, Mete'nin hayat hikayesi de günümüze ulaşan belgelerde yarı mitolojik, yarı tarihi niteliktedir. Öyleyse Mete ve Teoman'ın ölümlerinden sonra, Mete, Akrep Yüreği (Antares) yıldızı ile kişileştirilerek Ejderha Takımyıldızı'nda, babası Taoman da İkizlerevi (Betelgeuse) yıldızı ile kişileştirilerek Beyaz Kaplan Takımyıldızı'nda yerlerini almış, Göktürk, Selçuklu ve Osmanlı tarihine kadar Türklerin ejderha, kaplan/pars ve kurt-ejder simgelerine anlam katmış olmalılardır.

Burada yer verdiğim, kış gün dönümünde İkizlerevi ve Akrep Yüreği ile ilişkili Türk mitolojisi ilişkisi kuran önermelerime okuduğum bilimsel kaynaklarda doğrudan rastlamadım. Dilerim yapmış olduğum bu çalışmalar incelenmeye değer görülsün, kültürel hazinemize katkı olsun, bu konularda araştırmalar yapacak kişileri teşvik etsin.

KAYNAKÇA

[1] Wilk, S.R., "Further Mythological Evidence for Ancient Knowledge of Variable Stars", JAAVSO, Vol. 7, pp. 171-174, 1999.

[2] L'Eridan, Orion et Le Lievre (Eridanus Orion and Lepus), 1776 / John Flamsteed, Fortin's Atlas Celeste de Flamsteed, 1795.

[3] Aveni, A., Star Stories: Constellations and People, Yale University Press, USA, 2019.

[4] Pankenier, D., Astrology and Cosmology in Early China: Conforming Earth to HeavenWatching for Dragons, Cambridge University Press, pp.38-80, 2013.

[5] Davis, V.A., "Serpent Myths", The North American Review, Vol. 146, No. 375, pp. 161-171, 1888.

[6] Witzel, M., "Slaying the dragon across Eurasia", Hot Pursuit of Language in Prehistory: Essays in the Four Fields of Antropology, pp. 263-286, 2008.

[7] Sigurd fighting the dragon Fafnir - Detail of Stave Church door (~AD1200) from Hylestad, Aust-Agder Historical Museum (Historisk Museum), Oslo, Norway / John McCabe, 2012.

[8] Roux, J., Eski Türk Mitolojisi, BilgeSu Yayıncılık, 2012.

[9] Esin, E., Türk Kozmolojisine Giriş, Kabalcı Yayınevi, 2001.

[10] Dreyer, J.L.E., "The Astronomical Observatory of Pekin", Nature, Vol. 39, No. 994, pp. 46-47, 1888.

[11] Reclus, E., The Earth and Its Inhabitants. Asia Vol. II East Asia: Chinese Empire, Corea, and Japan, D. Appleton and Company, 1884.

[12] Koçak, K., Bakır, Ç., "Eski Türk Devlet Felsefesinin Kozmolojik ve Mitolojik Temelleri Üzerine Bir Değerlendirme", Oğuz-Türkmen Araştırmaları Dergisi (OTAD) III, pp.106-120, 2019.

[13] Psarras, "Han and Xiongnu: A Reexamination of Cultural and Political Relations (1)", Monumenta Series, Vol. 51, pp. 55-236, 2003.

[14] Golden, P.B., "Some Thoughts on the Origins of the Turks and the Shaping of the Turkic Peoples", Contact and Exchange in the Ancient World, University of Hawai'i Press, pp. 136-157, 2006.

[15] Findley, C.V., The Turks in World History, Oxford University Press, 2005.

[16] Sartkozhauly K., Ochir, A., Erdenebold, L., Karzhabayuly, J., "Ancient Turkic Mausoleum of the Early Middle Ages - Preliminary Review", Questions of Turkology, pp.80-94, 2012.

[17] Sartkozhauly K., "Ancient Turkic Underground Mausoleum - Provisional Brief Description", Archaelogy of Kazakhstan in the Era of Independence: Results, Perspectives. Vol. II, pp. 283-287, 2011.

[18] Cammann, S., "Significant Patterns on Chinese Bronze Mirrors", Archives of the Chinese Art Society of America, Vol. 9, pp. 43-62, 1955.

[19] Ibex tamga in Kül-Tegin inscription, FT 20811 / A. Kleibl, 1958.

[20] Osawa, T., "Revisiting the Ongi inscription of Mongolia from the Second Turkic Qayanate on the basis of rubbings by G. J. Ramstedt", Suomalais-Ugrilaisen Seuran Aikakauskirja, Vol. 2011, No. 93, 2011.

[21] Turfan Sammlung / Museum für asiatische Kunst

[22] Bahram Gur Slays a Dragon (No. 69), Ferdowsi, Shahnameh / The Fitzwilliam Museum, 1580.

[23] Gushtasp Slays the Dragon of Mount Saqila, Front / The Aga Khan Museum, Folio Form The Shahnameh, AKM163, 1530-1535.

[24] Faridun Tests His Sons / The Aga Khan Museum, Folio Form The Shahnameh (Book of Kings) of Shah Tahmasp, AKM903, 1535.

[25] Roux, J., Türklerin ve Moğolların Eski Dini, Kabalcı Yayınevi, 2011.

[26] 'Saz'-style Drawing of a Dragon amid Foliage, Shah Quli, 1540-50 / The Metropolitan Museum of Art, New York, Bequest of Cora Timken Burnett, 1956.

18 Ağustos 2020 Salı

50) Kuyruklu Yıldız Avcılığı

Neowise kuyruklu yıldızı (teknik adıyla C/2020 F3) çıplak gözle görülebildiği için tüm dünyada oldukça büyük heyecan yarattı. Sabit yıldızların, gezegenlerin, Güneş'in ve Ay'ın haricinde bir gök cismini gökyüzünde öylece görebilmek muhteşem bir tecrübe. Ben de 12 Temmuz sabahı saat 04:00'te kalktım ve Neowise'ın süslediği gökyüzü manzarasının keyfini çıkardım ve birkaç fotoğraf çektim (50.1).

50.1. İstanbul semalarında Neowise.

Kuyruklu yıldızlar, Güneş'e yakın geçiş yaparken çekirdeklerinde bulunan buz ve toz partiküllerinin buharlaşmasıyla arkalarında gaz izi bırakan gök cisimlerine deniyor. Kuyruklu yıldızın çekirdeğindeki buzun süblimleşme hızı ve bu buza karışmış olan toz miktarı kuyruk yapısını belirliyor. Haliyle, kuyruklu yıldızlar sürekli kütle kaybediyorlar. Kuyruklarının içeriğindeki tozun ve gazın saçınım miktarı ve çeşidi her an değişebildiği için kuyruklu yıldızların görünümleri de anbean farklılık gösterebiliyor [1]. Kuyruklu yıldızların bir başka karakteristik özelliği de elbette kuyruklarının her zaman Güneş'in aksi istikametinde oluşmasıdır. Hareketleri ve şekilleri her daim insanlığın ilgisini çekmiş ve tarih boyu gözlemciler tarafından kayıt altına alınmışlardır (50.2).

50.2. Petrus Apianus'un 1532 yılı kuyruklu yıldızı raporu kapak sayfası renklendirilmiş görseli [2].

Kuyruklu yıldızlara verilen isimlere baktığınızda bir düzenlemeye tabi olduklarını fark edeceksiniz. Yörünge periyotu 30 yıldan az olan ve/veya birden fazla kez günberi geçişi gözlemlenmiş periyodik kuyruklu yıldızlara "P/" kodu veriliyor. Bu tanıma uymayan periyodik kuyruklu yıldızlar için ise "C/" kodu kullanılıyor. Genellikle tarihi arşivlerde yer alan ve yüzlerce yıl evvel kayıt altına alındığı için yörüngesi hesaplanamayan kuyruklu yıldızlar için "X/", parçalanan veya kaybolan periyodik kuyruklu yıldızlar için ise "D/" kodu kullanılıyor [3].

Neowise kuyruklu yıldızı sayesinde yaşadığımıza benzer bir heyecan astronomi çevrelerinde 2014 yılında da yaşanmıştı; bir başka kuyruklu yıldız - C/2014 E2 (Jacques) - dürbünler ile gözlemlenebiliyordu. Bu kuyruklu yıldızın o sene ödül almış olan çok beğendiğim bir fotoğrafını burada paylaşıyorum (50.3). Elbette Neowise çok daha fazla ilgi çekti. Her iki kuyruklu yıldızın da fotoğrafını çekmeyi başardım. Fakat bu sene teleskopla Neowise'ın fotoğrafını üzerine hemen hiç vakit harcamadan çekebilmiş olmamda 2014 yılında Jacques üzerine yaptığım çalışmalarımın önemli katkısı oldu.

50.3. Lefteris Velissaratos'un "Kalbi Iskalayan Ok" isimli fotoğrafı [4].

C/2014 E2 (Jacques), Brezilya SONEAR gözlemevi astronomları tarafından 13 Mart 2014 gecesi keşfedilen bir kuyruklu yıldız [5]. Temmuz ayında günberi (perihelion), Ağustos ayında ise yerberi (perigee) geçişleri gerçekleştiği için gözlem için özellikle bu tarihler uygundu. Günberi, gök cisminin kendi yörüngesinde ilerlerken Güneş'e en yakın olduğu konumu, yerberi ise Dünya'ya en yakın olduğu konumu  ifade ediyor. Ben de bu tarihlerde gözlem yapabilecek şekilde hazırlıklarımı yapmıştım.

50.4. Stellarium'da C/2014 E2 (Jacques) kuyruklu yıldızı.

Kuyruklu yıldızların yörüngeleri bilgisayarlı teleskopların hafızalarında yer almıyorlarİlk aklıma gelen fikir konumu sabit yıldızları ve derin uzay nesnelerini referans alarak kuyruklu yıldızı takip etmek olmuştu. Fakat birkaç hafta arayla gözlem yaptığım için gökyüzünün hareketine ilave olarak kuyruklu yıldızın hareketini de takip etmem gerekiyordu. Üstelik her defasında teleskobun hafızasında yer alan bir gök cismi kuyruklu yıldız ile aynı çerçeveye girmiyordu. Bu sebeple doğrudan kuyruklu yıldızı takip edebiliyor olmalıydım. Bunu yapabilmek için ise teleskobu bilgisayara bağlayıp hedefimin tam konumunu teleskoba söyleyebilmeliydim. Böyle bir iş Celestia, Redshift, Starry Night, Stellarium vb. planetaryum yazılımları ile yapılabiliyor. Şahsen tamamen ücretsiz ve açık kaynak kodlu olan Stellarium yazılımını kullanmayı tercih ettim (50.4).

50.5. Teleskop kumandasından bilgisayara bağlantı.

Artık cep telefonları ve tabletlerle uyumlu Skyview, Skyportal vb. birçok astronomi yazılımı mevcut. Ayrıca yeni teleskoplar, kumanda panelleri üzerinde yer alan makro USB soketleri veya bağlandıkları bir kablosuz ağ üzerinden bir bilgisayara, tablete veya cep telefonuna bağlanarak bu uygulamalar ile kontrol edilebiliyorlar. Fakat hikayemin bu bölümü 2014 yılında geçiyor ve emektar teleskobum Celestron NexStar 5SE ne yazık ki tarif ettiğim bu yeni sistemlerle uyumlu değil. Bu teleskobun bilgisayar ile bağlantısını yapmak için kumanda panelinin üzerinde genelde sabit hat telefonlardan tanıyacağınız RJ11 girişi yer alıyor (50.5). Teleskop ile birlikte gelen RJ11 - RS232 bağlantı kablosu ile ise doğrudan bilgisayarıma bağlantı yapabilmem mümkün değildi. Bu nedenle RS232'den USB-A'ya dönüştüren bir kabloya ihtiyaç duymuştum (50.6). Bu dönüştürücü kabloyu bilindik bir teknoloji market zincirinden almama rağmen sürücü problemi yaşadım. Uzun ve sinir bozucu bir araştırma sürecinden sonra bu kablonun "Prolific PL2303" çipe sahip olduğunu öğrendim. Her ne kadar kablo markası, modeli ve ürün ambalajı üzerinde yazanlar farklı da olsa kabloda kullanılan çipe uygun sürücüyü bulup bilgisayarınıza tanıtmanız gerekiyor.

50.6. RJ11'den RS232 dönüştürücü ile USB-A bağlantı.

Teleskobun bilgisayar ile olan bağlantısını sorunsuzca halledip teleskobun hareketlerini Stellarium üzerinden kontrol etmeyi de başarınca geriye yalnızca takip etmek istediğimiz gök cismini yazılımda bulmak kalıyor. Bunun için Stellarium "Yapılandırma Penceresi" içerisinde yer alan "Eklentiler" seçeneğinden "Güneş Sistemi Düzenleyicisi" açılarak "MPC formatında yörünge cisimleri" internet üzerinden bilgisayara indirilmeli. Böylece yeni keşfedilmiş kuyruklu yıldızlar dahil en güncel gök cisimlerine sahip bir gökyüzü haritanız olabiliyor. Bu adımları takip ederek C/2014 E2 (Jacques) kuyruklu yıldızının 30 saniyelik 12 fotoğrafını çekmeyi başardım (50.7).

50.7. Çektiğim C/2014 E2 Jacques kuyruklu yıldızı fotoğrafı.

Teleskop uzayda kapkaranlık bir bölgeye yönelip de kameranın LCD ekranı üzerinde çektiğim ilk fotoğrafı o an gördüğümde büyük bir hayal kırıklığı yaşadığımı hatırlıyorum. Çünkü ekranda birkaç yıldız ve ortalara doğru bir bulanıklık dışında hemen hiçbir şey gözükmüyordu. Doğrusunu söylemek gerekirse o an fotoğrafları çekmeye devam ederken kuyruklu yıldızı yakalayamamış olabileceğimi düşünmüştüm. Sonradan öğrendim ki benzer bir olayı bundan yaklaşık 400 yıl önce bir başka acemi gözlemci de tecrübe etmişti.

50.8. Isaac Newton'un 28 Aralık 1664 kuyruklu yıldızı için aldığı not [6].

Isaac Newton (1642-1726), Cambridge, Trinity College'da lisans öğrencisi olarak geçirdiği son senesinde bir kuyruklu yıldızı gözlemek üzere kendi kendine astronomi çalışmalarına başlar. Defterine 10 Aralık 1664'te bu kuyruklu yıldızı gözlemlediğini yazar. Fakat 17 Aralık'ta defterine aldığı bir başka notunda kuyruklu yıldızın gerçek konumunu ilk gözleminde yanlış belirlediği, ikinci gözleminde kuyruklu yıldızın asıl yerini belirleyebildiği anlaşılır (50.8). Newton'un astronomi çalışmaları işte tam bu tarihten sonra istikrarlı bir şekilde ilerler [6].

50.9. Isaac Newton'un kuyruklu yıldız çizimi [7].

Newton, defterine "Kuyruklu yıldızın Ay'ın merkezine uzaklığını 9°48' olarak buldum." diye not alır. Burada Newton'un kuyruklu yıldızın konumunu Ay'a göre vermesi oldukça dikkat çekicidir - hatta ironiktir. Keza kuyruklu yıldızın konumunu Ay'ın konumu ile ilişkilendirmesi, belirli bir tarih ve saatte Ay'ın konumunu belirlemeye yarayan herhangi bir teorinin yokluğunda pek mantıklı olmayan bir yaklaşımdır [6]. Newton, böyle bir teorinin inşasının ne kadar zor olduğunu keşfetmek için uzun yıllar harcayacak ve hatta bu teorinin temellerini atacaktı; ancak bu gözlemi yaptığı sırada, böyle bir teorinin var olmadığını bile bilmediği anlaşılmaktadır. Takip eden yıllarda ise, Isaac Newton, kuyruklu yıldız gözlemlerinin de katkısı ile evrensel kütle çekim yasasını doğrulayacaktır (50.9).

50.10. William Parsons'a ait 1844 tarihli M1 çizimi bir yengece benzetildiği için Yengeç Bulutsusu'na bugünkü ismini vermiştir [8].

Newton, ilk gözleminde muhtemelen bir hayalet gördü - yani aslında hiç bir şey görmedi. Teleskopla gözlem yapanlar bunu muhakkak tecrübe etmişlerdir; simsiyah gecenin karanlığında, yıldızların arasında puslu bir obje, gök cismi olabilecek bir gölge gördüğünüzü sanırsınız. Ancak başka bir olasılık daha var. Bundan neredeyse yüz yıl sonra, Ağustos 1758'de bir Fransız gök bilimci teleskobu başında kuyruklu yıldız avlamakla meşgulken, Boğa takımyıldızı civarında bir hayaletle karşılaştı. Charles Messier (1730-1817), önce bunun bir kuyruklu yıldız olabileceğini düşünerek, takip eden gecelerde burayı gözlemlemeye devam etti. Çok geçmeden bu karartının gökyüzünde hareket etmemesinden bunun bir kuyruklu yıldız olamayacağını anladı. Gelecekte hem kendisinin hem de başkalarının gözlem yaparken zaman kaybetmemesini sağlamak için, ilk bakışta bir kuyruklu yıldıza benzeyen bu tip belirsiz nesnelerden oluşan bir katalog oluşturmaya karar verdi. Günümüzde Yengeç Bulutsusu (M1) olarak bilinen Boğa burcundaki bu nesne böylece kataloğundaki ilk nesne oldu (50.10). Messier, 1764 yılında ve sadece yedi ay içerisinde Dumbbell Gezegenimsi Bulutsusu (M27) ve Andromeda Gökadası (M31) dahil olmak üzere 38 hayaleti kataloğuna ekledi. Gece gökyüzünde, kuyruklu yıldızlarla kolayca karıştırılabilecek ancak sabit yıldızlar arasında hareket etmeyen bu bulanık nesneleri göz ardı edilmesi gereken gök cisimlerinin bir listesi olarak kuyruklu yıldız gözlemcileri için 1771 yılında yayınladı [1]. Newton'a gelecek olursak, 10 Aralık 1664 gecesi bir yıldız kümesi gözlemlemiş olabileceği düşünülmektedir [6].

50.11. Çektiğim C/2020 F3 (Neowise) kuyruklu yıldız fotoğrafı.

Burada altı yıl önce yaptığım bir gözlemi ve artık on yıl öncesinden kalma bir teknolojiye dair bilgileri paylaşıyor olmam birilerine mutlaka fayda sağlar diye umuyorum. Keza eski işletim sistemleri ile çalışan ve asla güncellemediğim bilgisayarlarımı hala çeşitli amaçlarla kullanıyorum. Atsan atılmaz, satsan satılmaz evresinde teknolojik aletleriniz varsa sizlere de şiddetle onları oldukları halleriyle muhafaza etmenizi tavsiye ederim. Yeni işletim sistemlerine geçmek, çıkan tüm güncellemeleri yapmak, yeni yazılımlar yüklemek her zaman daha verimli çalışabileceğiniz anlamına gelmiyor. Neowise'ın teleskopla fotoğrafını çekmemde tarif ettiğim düzeneği olduğu gibi çalıştırabilmek çok yardımcı oldu (50.11).

50.12. Lovejoy kuyruklu yıldızının ISS'ten fotografı [9].

Bu yazıma da son verirken sizlerle gene oldukça hoşuma giden bir başka kuyruklu yıldız fotoğrafını paylaşmak istiyorum: C/2011 W3 (Lovejoy). Bu fotoğraf Uluslararası Uzay İstasyonu (ISS) görevlileri tarafından 2011 yılında çekilmiş (50.12).

KAYNAKÇA

[1] Heidarzadeh, T., A History of Physical Theories of Comets, From Aristotle to Whipple, Archimedes New Studies in the History of Science and Technology, Springer Science and Business Media B.V., USA, 2008.

[2] Comet C/1532 R1, Peter Apian, Practica auff dz. 1532 Jar, Landshut, Germany, 1532. 

[3] Green, D.W.E., The ICQ Guide to Observing Comets, International Comet Quarterly, Special Issue VIII, 1997.

[4] The Arrow Missed the Heart, Lefteris Velissaratos / AstronomyNow.

[5] Villamarin, J., "2014 Comet Jacques: SONEAR Team in Brazil Spots New Comet C/2014 E2, Closest Approach to the Sun Occur on June 29", International Business Times AU, 2014.

[6] McGuire, J.E., Tamny, N., "Newton's Astronomical Apprenticeship: Notes of 1664/5", Isis, Vol. 76, No. 3, pp. 349-365, 1985.

[7] Motte, B., "Sir Isaac Newton's depiction of the orbit of the Comet of 1680, fit to a parabola", The Mathematical Principles of Natural Philosophy, p. 358, 1729.

[8] Lord Rosse, "Observations on Some of the Nebulae", Philosophical Transactions of the Royal Society of London, Vol. 134, 1844.

[9] ISS030-E-014350, Dan Burbank/NASA, 21-11-2011.